KAPI TOKMAĞI SESİNİ DUYURMAYA ÇALIŞAN KADINLARIN SESİ OLDU

KAPI TOKMAĞI SESİNİ DUYURMAYA

ÇALIŞAN KADINLARIN SESİ OLDU

Aydan Birdevrim

İncinur Uzun

Sanatçı Aydan Birdevrim, uzun yıllardan bu yana Anadolu’nun kapı tokmakları üzerine çalışıyor. Bu konuda önemli bir kitaba da imza atan Birdevrim’le kendisinin elinde birer heykele dönüşen kapı tokmaklarının bizim topraklarımız için nasıl anlamlar ifade ettiğini ve kendi sanat yolculuğunu konuştuk.

Sanat yolculuğunuza nasıl başladınız?

Liseyi bitirdikten sonra, tıp fakültesin de okumayı istiyordum. istediğim üniversiteyi kazanamadığıma dair evrak  elime geçtiği gün çok üzülmüştüm ,ağladığımı  gören aile dostumuz değerli sanatçı heykeltıraş  Tankut Öktem beni atölyesine davet etti .Hoca nın çalışmalarını izlemek bana yeni bir kapı açtı.Kil  ile çalışırken duygu ve düşüncelerimi  ifade etme , sanatın  iyileştirici gücüyle de insanlığa hizmet verebileceğimi  fark ettim .Güzel sanatlar fakültesine hazırlanarak şimdiki ismi Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olan  Tatbiki Güzel sanatlar  Yüksek Okulu  Seramik Bölümüne girdim. Okulu  bitirdikten sonra Atölyemde çalışmalara başladım  ,  tamamen elle şekillendirme tek parça sanatsal işler yapıyordum.  Konularımı ilk önce doğadan ilham alarak seçtim. İlk sergimi 1996 senesin de Erenköy İş Bankası Sanat Galerisi’nde açtım, arkasından devam eden sergiler ile sanatsal hayatım başladı.İstanbul Üniversitesi T.B.M.Y.O Cam seramik bölümünde Akademisyenlik dönemimle  yoluma devam  ettim.

TOKMAKLAR HEYKELE DÖNÜŞTÜ

İlham kaynağınız hep doğa mıydı?

Tasarımcıların ,Sanatçıların ilham aldığı  en iyi alan ,asırlardır gözlemlenen  en güzel örnek uçsuz bucaksız doğadır  O dönem hep doğadan etkileniyordum. .Bir dönem  susuzluk baş göstermişti  çöllerle su ile ilgili yapıtlar ortaya çıkardım. . Minyatür sanatımızı  seramik panolar yaparak farklı bir alana taşıdım. Ardından İstanbul Üniversitesi’ne öğretim görevlisi olarak girdim.. Yüksek lisansta hangi konuyla ilgili çalışma yapacağımı düşünürken çocukluğumda yaşadığım evin kapısı ,,kapı üzerindeki bronzdan  kapı tokmakları  aklıma geldi. Böylece kapı tokmakları ve kapılarla ilgili bir araştırmaya girdim.  Uzun bir süre kapılarıyla anılan şehirlere köylere giderek çalıştım, araştırdım.

Araştırmamın  sonucunda bu konuyu seramiğe ve cama dönüştürmeyi düşündüm..Bu Fikir sonucunda ,konumun özünü oluşturan çağdaş bir yapıtta geçmişi yaşatmak ,  zamansız mekansız  geleceğin estetik kaygıları işleğinde özgün tasarımlar  yapmağa başladım .Fakat bunların hiçbiri kapıların üzerine asılan ya da ses duyurmaya yarayan objeler değildi ,heykele ve seramik panolara dönüştürürken   bir şey fark ettim.Dünyada bir çok kadın şiddete maruz kalıyor seslerini duyurmaya çalışıyorlardı, dönem sonra benim kapı tokmaklarım  kadına dönüştü . Kapıya gelen kişi nasıl içerdekine sesini duyurmaya çalışıyorsa; kadın da içinde yaşadıklarını dışarıdakilerine duyurmaya çalışıyordu..Böylelikler  Yaptığım heykellerde sesini duyurmaya çalışan kadınlara dönüştü.

Bir süre sonra kitap fikri doğdu. Sanatçı ve eğitimci olarak,geçmişten kalan ve geleneksel olan eserleri kendi yorumlarımızla, geçmişe takılı kalmadan taşıyorsak  bu eserlerin titizlikle araştırılması düşüncesindeydim .Kapı tokmak figürlerini ,tasvirlerini hatta mitolojik yönlerini,sosyal anlamlarının araştırılması yönünde yaptığım çalışmalar sonucunda kapı tokmaklarının bir anlamda hem kapıların hem de kullanıldıkları zamanın dili olduğunu gördüm  . Bildiklerimi ve gezdiğim yörelerdeki her yörenin farklı olan kapı tokmaklarını kitabıma yazdım. Öğrencilerime bu işi nasıl yaptığımı aktarabilmek için kitapta yapım aşamasına da değindim. Böylece beni çok mutlu eden kitabımı çıkarmayı başarmış oldum. Ardından birçok konuda yapmış olduğum eserlerle 11 tane kişisel sergi açtım, 100’ü geçkin karma sergiye katıldım ve yurt içi – yurt dışı birçok sempozyuma katıldım.. Çini sanatımızı dünyada tanıtmak için proje ve sergiler düzenleyerek  çalışmalarıma devam ettim.Şu an hâlâ atölyemde sanat hayatıma devam ediyor öğrenciler yetiştirmeye bildikleri aktarmaya devam çalışıyorum. Sergilerimle de yaptığım eserleri sergiliyorum.

 ESTETİK KAYGISI OLMAYAN BİR ESTETİK

Güncel bir sanatı geçmiş ile harmanlama fikrini neden tercih ettiniz?

İzlenimlerimi toprağa ve cama yansıtırken ,araştırma yapmanın gerekliliğini tekrar vurguluyorum  .yapıtlarımda Tüm insanlığa göndermeler yaparak eskiden var olanı yeni formlarda yaşatarak zamana uyum  sağlamak gerekliliği düşüncesindeyim bunu yaparken geçmişe takılı kalmamak gerekiyor.  Kapı tokmaklarına form olarak baktığınızda her zaman fonksiyonelliğin dışında çok estetik görünüyor, yanına gittiğinizde farklı formlar var kapı tokmaklarında ilk önce ilgimi çeken bu olmuştu. Bunları araştırmaya başladığımız zaman da şunu fark ettim; Anadolu insanının yani bizlerin gerçekten çok duyarlı, kendi gönlündekini dışa vuran, saf ve naif bir yapıya sahip olduğunu  görerek aha da iyi hissetmeye başlıyorsunuz. Unutulan değerlerin kaybolduğunu görünce de üzülüyorsunuz  . Fikir olarak çok güzel bir konuyu değinip ortaya çıkarmayı  ve gelecek nesillere aktarmayı düşündüm.. Benim oğlum da kapı tokmaklarını bilmiyor çünkü zaman  içerisinde elektriğin ve teknolojinin gelişmesiyle zillere dönüştü. Kapı tokmakları artık gündemini yitirmiş oldu. Bu unutulan değerleri bir şekilde ortaya çıkartmak, bunları gençlere anlatabilmek ve bir şekilde unutulmamasını sağlamak için ben bu konuya adımımı attım. Bu araştırmayı yaparken de daha önce de bahsettiğim gibi bizim insanlarımızın çok duyarlı ve duygularını ifade eden kişiler olduğunu gördüm. Bunları yaparken de estetik kaygıları olmamakla birlikte bütün kapı tokmakları çok estetik gözüküyorlardı. Bir örnek verecek olursam en basiti kapı tokmaklarında hepimizin bildiği eller vardır. Bu ellere baktığımızda yüzükler ve bilezikler olduğunu görürüz, her ikisi de farklı yerlerde farklı desenlerdedir. Bunun amacı; kapıya gelen kişinin içerdeki kişi hakkında bilgi sahibi olabiliyor. Evli mi, bekar mı olduğunu anlayabiliyor. Ona göre görücü dediğimiz kızı beğenip istemeye gelen kişilerin evdeki yaşayan genç kızı kapıyı çalıyor. Zaman içerisinde farklı yöreleri gezerken de bu ellerin farklı ifadeler ortaya çıkardığını ya da o yörenin düşüncelere göre ortaya çıktığını görüyorsun. Mesela bu ellerin hepsinin elinde nar var ,kapıya vuran obje aslında bir yuvarlak değil, nar. Narla ne için vuruyorlar; bereket.  senin kapına bereketle vuruyorum diyor dışarıdaki kişi. Fakat zaman içerisinde gezdiğim başka bir yörede bana bunun böyle  olmadığını, doğrusunun “sen kapımıza geldin, bak biz de sana elimizi dostlukla uzattık. Elimizi tut öyle misafir ol,” “iyi niyetle geliyorum  sen de iyi niyetle gir içeri” olduğunu söyledi.. Bereketi, iyi niyeti, hem de o evde yaşayanların bekar mı, evli mi gibi çok sayıda bilgi içeriyor. Bir elin bu kadar anlamı olduğunu görünce ben daha da araştırmaya başladım. Bu şekilde neler yapacağıma karar verdim. Tabii ben bunları seramik ve cama uyarladığım için kapıların üzerinde kullanamazdım.

Her zaman gelenekselden yola çıkıp, bunlardan yararlanıp araştırarak özümseyelim. Onlardan yararlanıp daha modern formlara dönüştürerek gelenekseli bozmadan yozlaştırmadan modern çağa uyarlamaktı amacım.

BİRDEN FAZLA ANLAMI VAR

Araştırmalarınız sonucunda kapı tokmaklarının Anadolu için ne ifade ettiğini söylersiniz, size yansıyan nedir?

İl il, köy köy gezip araştırma yaptıktan sonra bana verdiği duygu şuydu; biz gerçekten çok güzel insanlarız, unutulmaya yüz tutmuş bir sürü adetlerimiz, geleneklerimiz var. Çok duyarlı insanlarız kapı tokmakları üzerinde bu duyarlılığı ortaya çıkarttıklarını çok doğal olarak anlatmak istediklerini ifade ettiklerini görüyorsunuz. Çağımız farklı muhakkak bir şeyler değişecek ama bu değişenler insanlığımız olmamalı, diye düşünüyorum. Kapı tokmakları içeride yaşayan kişinin medeni durumundan, ne iş yaptığıyla, ekonomik durumuyla ilgili bilgi veriyor. Bu, aslında kapıdan girmeden içeridekiler hakkında biraz da olsa bilgi sahibi olmamıza yarıyor. Örneğin durumu iyi olan bir ailenin kapı tokmağı pirinçten, tunçtan olurken durumu daha kötü olan ailenin kapı tokmağı tenekeden oluyormuş. Üste olan kapı tokmağı daha tok bir ses çıkardığı için gelen misafirin erkek olduğunu, bir alttaki daha ince ses çıkaran tokmağını çalan kişinin kadın olduğunu, en altta bulunan tenekeden yapılmış kapı tokmağını çalanın da çocuk olduğunu içerdeki kişi anlayabiliyor. Kapıların kanatlarında ki kapı tokmaklarının üzerinde bir ip olur, o ip sıkı sıkıya bağlanmışsa gelen misafire evde değilim uzun süre gelmeyeceğim mesajını verir. Gelişigüzel bağlanmışsa evde değilim ama birazdan döneceğim mesajını verir. O iki kanattaki ip açıksa evdeyim gelebilirsiniz mesajını verir.

Kapılar Kapıya gelen kişiyle mekan arasında bir başlangıç sınır  noktasıdır .Kullanıldıkları yerlerde güvenliği yada gizliliği sağlamak amacıyla yaralanılır. Bulundukları yapının içeriğine göre anlam  ifade ederler.Mabet kapılarının huzura ,okul kapılarının  ilime kervansaray kapısı güvene, kale kapısı emniyete ,Ev kapısı ise aile mahremiyetinin başladığı sınır niteliği taşımaktadır .Kapı tokmakları da esas ses duyurmaya yarayan , üzerindeki simgelerle formlarla içerideki insanları kötülükten , nazardan dışarıdan gelen tehlikelere karşı korumak için birer tılsım oluyorlar.

Eskiden erkekler uzun bir dönem savaşta olduğunda kadınlar evlerinde tek başlarına bir şeyler üreterek para kazanmaya çalışırlarmış. Ticaret yapan insanlar için kapı tokmakları içeride yapılan üretimin mesajını veriyor. Mesela kadın içerde halı dokuyorsa kapısında halı motifi var. İçerİde yaşayan kadın halı, kilim dokuyor ona göre kapıyı çalıyor ticaretle uğraşan kişi. Çünkü her şey ortada değil hep kapıların ardında oluyor, kapı tokmakları da mesaj veriyor. .

Çok gelenekselleşmiş bir soru vardır; sanat sanat için midir, toplum için midir? Benim için öyle bir şey yok, sanatı insan kendisi için yapıyor, sanat duygusu her sanatçıda farklı bir şekilde gelişiyor  ve  Ressam tuvale yansıtır ,Yazar içindekileri kaleme döker, Seramikçi çamura döker. Her yaptığın eserde sen varsın, Yaşadıkların, gördüklerin, hissettiklerin var. Onun için bence kendin için yapıyorsun.Yaşadığın dönemin savaşlarını, toplumun  umutlarını düşüncelerini yapıtlarına yansıtıyorsun . Sonrasında, bunlar topluma da kalmalı, dediğin bir nokta da geliyor. Ben de orada bildiklerimi bir kitapla aktardım.

 

Sizi heyecanlandıran fikirlere dönüp baktığınızda ortak özellikleri var mı? Varsa ne olduğunu söyleyebilir misiniz?

Ortak noktada birleşmiyor heyecanlandığım şeyler. Mesela Bedri Rahmi’nin bir şiirini okumuştum o şiirden sonra kadınlar serisine başladım, her kadın farklı bir şey anlatıyordu o seride. Susuzluk olduğu bir dönemde suyu, çölleri anlattım. Bir dönem doğayla ilgili işler yaptım. Kapılardan etkilenip kapı tokmakları yaptım.

YA OLDU DİYORUM, YA DA TEKRAR YAPIYORUM

Bir eser sizin için ne zaman bitmiş sayılır?

Ben çamur ve camla uğraştığım için birçok aşaması var. İlk şekillendirme aşamasında hiçbir zaman bitti sayamıyorsunuz. Her aşamada hep daha iyisini yapabilirim düşüncesi oluyor. Ama son fırından çıktığında ya “işte bu oldu” diyorsunuz ya da “olmadı tekrar yapabilirim” düşüncesi doğuyor içinize. Yani şöyle söyleyebilirim tamamen içime sinene kadar bitmiş sayılmıyor. Kapı tokmakları serisini yaparken her şeyiyle içime sindiği için çok mutluyum.

Start typing and press Enter to search