MEKANSAL YERLEŞİM SÜRECİNDE GELENEKSELDEN MODERNE MAHALLEYİ YENİDEN KURMAK

MEKANSAL YERLEŞİM SÜRECİNDE GELENEKSELDEN MODERNE MAHALLEYİ YENİDEN KURMAK

Uğur İnan

Yerleşim Serüveni ve Planlamaya Dair

İnsan yapısı gereği devamlı araştıran, öğrenen, uygulayan, kendini aşma süreci içinde bulunan bir varlıktır. İnsan toplulukları çok eski çağlardan itibaren sürekli daha yüksek bir yaşam kalitesine ulaşmak için çaba sarf etmiş, bu çabalar neticesinde yaşadıkları mekâna ve bu mekânlar arasındaki ilişkilere, ekonomik, sosyal, kültürel ve fiziksel açıdan yön vermeye çalışmıştır. Yeryüzünde yerleşmeler bu çabanın ürünleri olarak ortaya çıkarak, gelişip evrilerek günümüzdeki biçimlerine ulaşmıştır. Bu devinimin dünyada insan yaşamı var olduğu sürece de devam edeceği aşikardır.

Yerleşim alanları ve özellikle şehir yerleşimlerinin, coğrafi ve iklim koşullarının etkisiyle, yaşayanların kültürel kodlarıyla, sosyal, ekonomik yapısına uygun olarak tarihi süreç içinde fiziksel yapının şekillenmesiyle, orada yaşayanların dünyaya bakışları, kültürel birikimleri, nesilden nesile aktarılan deneyimleriyle beraber bir kimlik kazandığını söyleyebiliriz.

Şehirlerin süregelen değişim ve gelişim süreçleri, içinde bulundukları dönemin dinamiklerine bağlı olarak şekillenir ve insan topluluklarının temel yaşam alanları bu çerçevede oluşur. Diğer yandan, ekonomik ve teknolojik gelişmelerin getirdiği yeni yaşam tarzı, daha nitelikli ve konforlu yaşam alanlarının üretilmesi gerektiğini ortaya koyar. Söz konusu değişim ve gelişim sürecinin temel kontrol mekanizması olan planlama ve kentsel tasarım kararları; kentlerde iskan alanlarından açık ve yeşil alanlara, yapı formlarından ulaşım sistemlerine geniş bir bağlamı içerisine alacak muhteviyattaki hususları şekillendirir.

Günümüzde, yeni kent planlama yaklaşımları (çevre odaklı yaklaşımlar ve akıllı büyüme yaklaşımı başta olmak üzere) önceliklendirdikleri temalar bakımından farklılıklar gösterseler de, tanımladıkları ilkeler bağlamında belli bir ortak paydada buluşur(*) Doğru yer seçimi, yerel kimliğe referans verme, çevreye duyarlı tasarım, karma kullanım, herkes için tasarım, yenilenebilir enerjiyi önceliklendirme, gelişmiş ve entegre altyapı sistemlerinin kullanımı, etkin atık yönetimi, inovasyon ve akıllı kent teknolojilerinin adaptasyonu ile şeffaf yönetişim gibi temel ilkelerle ortaya konan çalışmalar, başarılı bir planlama örneğini tanımlayan süreci idealize eder.

Türkiye’de Şehirleşme

Ülkemize baktığımızda 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ithal ikameci sanayileşme çabalarıyla birlikte özellikle kırdan kente yoğun göç olgusuyla kentlerimizin kapasitesinin üzerinde nüfusa ev sahipliği yapmak durumunda kaldığını görüyoruz. Yaşanan hızlı kentleşme ve mekânsal yapıda yaşanan kontrolsüz büyüme şehirlerimizde “gecekondu” olarak adlandırılan mevzuata aykırı yapılaşmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

1980 sonrası ikinci konut ve turizm amaçlı kıyı alanlarının baskılanması, 1990 sonrası doğu bölgelerinden güvenlik ve ekonomik nedenlerle göç olgusu kentlerin yüzlerce yılda oluşmuş dengelerini zorlamış, bu durum yaşam kalitesini düşürürken; çevresel, ekonomik ve sosyal problemlere sebep olmuş, bir yandan da altyapı ve üretim maliyetlerini artırarak, şehirlerimizin rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemiştir. Bu bağlamda; binlerce yıllık bir mimari kültür, gelenek ve birikimin yansıması olan yerleşmelerimizde, sosyo-ekonomik yapıda dalgalanmalarla özgün mekânsal dokularda bozulma ve tahribatın söz konusu olduğunu ifade edebiliriz.

Düzenli İskan Yapılanmasında TOKİ Modeli

Bu süreçte özellikle şehirlerde; başlıca hedefi sağlıklı konuta ulaşmakta zorlanan alt gelir grubu sosyal kesimlere imkan sağlamak ve konut kooperatiflerine arsa üretmek amacıyla kurulan Toplu Konut İdaresi (TOKİ), kurulduğu 1984 yılından itibaren sosyal konut üretiminde önemli bir görev üstlenirken, 2002 yılından sonra konut ve inşaat sektörünün lokomotifi rolünü yüzbinlerce konut üreterek göstermiştir. Bu dönemde mimari, estetik, kalite vb. gibi hususlarda bir takım eleştirilere de maruz kalan İdare, özellikle 2014 yılından itibaren planlama, kentsel tasarım ve inşaat üretiminde paradigma değişikliğine giderek, insan-çevre-şehir ilişkisindeki dengeyi gözeten bir yaklaşımı esas alarak “planlama” odaklı “Yeni Yerleşimler Yenilenen Şehirler” vizyonunu, “kentsel dönüşüm” odaklı “Güvenli Yapılar Güzel Şehirler” vizyonunu uygulamaya başlamıştır. Bu vizyonlarda;

-Geleneksel kentsel ve mimari dokuyu referans alan,

-Az katlı konut üretimini benimseyen yatay mimari,

-Yüksek yaşam kalitesi ve mutlak kaliteyi esas alan üretim disiplini,

-Geleneksel semt kültürünün gelişimine zemin hazırlayan mahalle konsepti yaklaşımının yer aldığı görülüyor.

Bu çerçevede değişen planlama ve üretim anlayışıyla birlikte; yöresel kimlik ve mimari doku ile mahalle konseptinin yanı sıra az katlı yapılaşmayı esas alan yatay mimari yaklaşım ve mutlak kalite ilkesiyle konut üretmeyi buluşturan 3 ayaklı model uygulanıyor.

Böylece, güvenli ve kaliteli konut üretiminin yanında yöresel mimari ve estetik özgünlüğün yansıtıldığı mahalle odaklı yaklaşımla; alışveriş alanları, donatı alanları, meydanları, geniş peyzaj alanları, yürüyüş parkurları ve çocuklar için oyun alanlarını barındıran; kısacası alanda yaşaması öngörülen farklı sosyal grupların tüm ihtiyaçlarına azami oranda yanıt verecek yeni yerleşim alanları kurgulanarak, “barınma” ihtiyacının giderilmesinin ötesinde, insanların çevre ile etkileşimini artıran ve sosyalleşmelerine imkân sunan daha nitelikli ve konforlu yaşam alanları oluşturuluyor.

Gaziantep Kuzeyşehir Projesi

Son dönemde İdare tarafından Türkiye’nin birçok şehrinde bu vizyonla üretilmiş/üretilmekte olan mahalle ve yerleşim alanları olmakla birlikte Gaziantep Kuzeyşehir Projesi; ölçeği ve üretim süreci açısından ön plana çıkıyor. Kendine yetebilen bir kent konseptiyle hazırlanan projede hakim olan yatay şehir bakış açısıyla, mevcut doğal, iklimsel ve topoğrafik koşullara uyuma önem vermenin yanı sıra, geleneksel Gaziantep kent ve mahalle dokusundan referansla modern, yeni kent dokusu arayışı göze çarpıyor.

Kuzeyşehir projesinde uygulamaya geçirilen, Sürdürülebilirlik Temelli Performans Ölçme Modeli olarak geliştirilen “çok değişkenli sayısal değerlendirme” sistemi meseleye daha farklı açılardan bakılabilmesini sağlıyor. Bu sistemle yeni yerleşme alanlarının yöreye özgü ve sürdürülebilirlik açısından önem arz eden bileşen ve göstergelerin, planlama ve tasarım kararlarına yansıtılmasından, yine sürdürülebilirlik açısından “müdahale gerektiren bileşenlerin/göstergelerin” ortaya koyulmasına ve planlama-tasarım sürecinde karar optimizasyonuna olanak tanıyor. Böylelikle, özellikle ulusal düzeyde, doğa ve iklim koşullarını dikkate alan, özgün yöresel mekânsal karakterlere referans veren, ekolojik hassasiyetleri öne çıkaran ve sürdürülebilir kentsel hareketlilik prensiplerini içeren yeni yerleşme alanlarının planlanması ve tasarımında örnek olarak; nitelikli yaşam alanlarının üretilmesine katkı vermesi bekleniyor.

Değişen planlama ve tasarım anlayışının “Yeni Kent” kavramı üzerinden mekâna yansıtıldığı Gaziantep Kuzeyşehir Projesi, 1000 hektarın üzerindeki bir alanda yaklaşık 40 bin konutluk üretim planlamasıyla yüzölçümü bakımından son yıllarda uygulamaya konulmuş Türkiye’nin en büyük toplu konut projesidir. 2040 yılı hedefli Gaziantep Kuzeyşehir Projesi tamamlandığında, mevcut yerleşimle güçlü bağları olan, gelenekten beslenen modern yeni mahalle anlayışıyla, ticari, sosyal ve kültürel yapısıyla kendi içinde “merkez” nitelikleri barındıran yeni özgün bir şehir oluşacağı öngörülmektedir.

Sonuç

Yabancı bir siyaset adamının dediği gibi “Biz binalarımızı biçimlendiririz, sonra da onlar bizi biçimlendirir” sözünden uyarlayarak denilebilir ki insan eliyle oluşan şehir mekanı da doğal olarak gelecekteki toplumu şekillendirir. Kimlikli nesiller için, şehirsel mekanlarda modern toplumun hem değişen yaşam şartlarının ihtiyaçlarını giderip hem de içinde bulunduğu toplumun insani ve kültürel değerlerinin devamını sağlamak kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu bağlamda, günümüzde şehir mekanının ana omurgası olan mahalleyle idealize olmuş insani değerlerin, yorumlanıp pratiğe geçirilmesi olarak değerlendirilebilecek, bu ve benzer projelerle bir nebze de olsa sağlıklı kuşaklar yetiştirilmesine katkı sunulabilecektir. Neticede özdeki çaba, fizik mekanı iyi kurgulayarak sosyal ilişkileri idealize etme gayreti olmalıdır.

Ayrıca özellikle yaşadığımız deprem afeti de gösterdi ki şehirlerimizdeki riskli yapı stokunun bertaraf edilmesi ülkemizin en önemli sorunlarından birisidir. Bu çerçevede yeni üretilen bu gibi benzeri nitelikli yeni yerleşme alanlarında üretilen meskenlerin şehir merkezlerindeki riskli yapıların azaltılmasına yönelik rezerv olarak da kullanılarak, meskun alanların sıhhileştirilmesi ve yaşam standartlarının yükseltilmesine katkı vereceği öngörülmelidir. Böylelikle şehirlerin afetlere daha dirençli, dengeli gelişimin sağlandığı ve halkın yaşam standartlarının yükseltilmesinin yanında kamu kaynaklarının optimal kullanılmasına olanak vereceği bilinmelidir.

 

KAYNAKÇA:

(*)Toplu Konut İdaresinin Değişen Planlama Anlayışı İle Bir Şehir Tasarlamak; Gaziantep Kuzeyşehir, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, İstanbul, 2018 (Basılmamış)

Start typing and press Enter to search