HİSARIN TANIKLARI
HİSARIN TANIKLAR
1608
POLONYALI SIMEON
Eski ve yeni birçok şayan-ı hayret bina ile vezir, paşa, ağa ve zaimlere mahsus olup krallara layık güzellikte saraylar gördük. On sekizi sahilde, altısı da karada olmak üzere, şehrin 24 kapısı vardır. Şehir, Akdeniz’le çevrilmiş olduğu için dalgalar surları mütemadiyen dövmektedir. Kapılardan biri, çok metin bir kale olan Yedikule’dir. Tevkif ve esir edilen büyük prensler, baronlar ve hanlar bu kaleye kapatılırlar. Kale kapısı üzerinde beyaz mermerden birçok büyük insan şekli yapılmıştır.
1632
MICHEL BAUDIER
Burası, 250 askerin muhafazası altındadır. İstanbul’un fethinden sonra, ilk padişahlar hazinelerini buradaki kulelere koyarlardı.
Kulelerden biri altın külçe ve altın para, bir diğeri de gümüş külçe ve gümüş parayla dolu idi. Başka bir kulede muhtelif silahlar ve harp teçhizatı, altın, gümüş ve mücevherat ile işlenmiş at takımları; beşinci kulede eski zırhlar, madalyalar ile eski devirlerden kalma kıymetli eşya; altıncı kulede muhtelif harp aletleri, yedinci kulede imparatorluğun resmî evrakı bulunurdu. Yedinci kuleye bitişik bir galeriye, I. Selim’in İran zaferinden sonra Tahran’dan getirdiği kıymetli ganimet eşyası koyulmuştu.
Bütün bu hazineler, II. Selim zamanına kadar Yedikule’de kalmıştır. II. Selim’in oğlu Murad, hazineyi saraya naklettirdi ve Yedikule hükûmetçe idamı matlup olmayan rical için bir hapishane oldu.
1681
GUILLAUME-JOSEPH GRELOT
Geçmişte, kentin giriş kapılarından biriydi ve dört kuleden oluşuyordu. Gerek altın bezemelerle süslenmiş olması gerek İstanbul’un en güzel girişlerinden biri olarak kentin görkemini sergilemesi bakımından Altın Kapı diye anılıyordu. Kente resmî girişler buradan yapılıyordu.
Altın Kapı üstünde beyaz mermerden iki büyük alçak kabartma vardır. Biri, koluna dayanıp uyuyan bir erkek ile elinde bir meşaleyle gökyüzünden inen bir tanrıçayı gösterir. Bunlar Endimion ile onu görmeye gelen ay tanrıçası Selene olabilir. Diğeri ise yanılmıyorsam, dokuz musa ile kanatlı at Pegasus’u betimler.
1681
EREMYA ÇELEBİ KÖMÜRCİYAN
Bitinia sağımızda kaldı; solumuzda ise surlar, yani aziz imparator Konstantinos’un inşa ettirdiği Yedikule var. Eski zamanlarda, kışın şehir halkına yetecek miktarda arpa ve buğday buradaki ambarlara konulurdu. Şimdi ise orada, ayrı ayrı yapılmış olan kulelerde padişahlar, sadrazamlar ve Tatar hanları hapsediliyor. Sultan Osman da burada katledilmiştir.
1790
GUILLAUME ANTOINE OLIVIER
Yeşilköy’e giderken, İstanbul şehrini karadan savunmak için yapılmış çifte bentleri ve çifte surları görmüştük. Muhtelif tarihlerde yapılan bu surların, birçok saldırıya rağmen iyi ve sağlam bir hâlde kalmış olduğunu müşahede ettik. Dönüşte İstanbul’un denizden savunması için yapılmış, limanın bir ucundan öbür ucuna, ta Eyüp civarına kadar uzayan surları da görmek istedik. Ertesi gün bir kayığa bindik ve bir buçuk saatte şehrin güney ucunda bulunan ve Yedikule namıyla anılan küçük, yuvarlak kalenin önüne geldik. Burası bugün artık bir kale olmaktan çıkmış, Osmanlı İmparatorluğu’yla savaştaki yabancı devlet büyükelçilerinin ve diğer temsilcilerinin hapsedildikleri bir zindan hâline gelmiş.